Başarıdan Bir Adım Önce

Bir gün arkadaşlarla son defa mahallede top oynadık, son defa yakar top oynadık, son defa kör ebe oynadık ve kimse bunun farkında değildi. Kimse bu oyunu son defa oynadığımızı o gün fark edemedi.

Yıllar geçip de arkamıza baktığımızda en son ne zaman saklambaç oynamıştım, o son saklambaç oyunu hangisiydi diye çabaladığımızda hatırlayamıyoruz. Zaten o gün de fark edememiştik son oyunumuz olduğunu. İşte bunun gibi olduğu an fark edemediğimiz bir şey daha var. Pes ettiğimiz an aslında başarının bizden bir deneme daha uzakta olduğunu fark etmiyoruz. Vazgeçtiğimiz an aslında istediğimiz hayatın bizden bir tık uzakta olduğunu fark edemiyoruz. Belki bir yıl çalıştığımız sınavın sonuçları açıklandığında görüyoruz acı gerçeği. İstediğimiz fakülte puanına çok yaklaştığımızı görüyoruz ve  “bir adım daha zorlasaydım kendimi bugün istediğim yerdeydim” diyoruz.

İnsanlığın belki de ortak değeri haline gelen “İki soru daha yapabilseydim bugün farklı yerlerdeydim, bu işi başarsaydım bugün farklı yerlerdeydim keşke daha çok çabalasaydım” cümlesi hep başarıya bir adım kala başarısız olmanın verdiği yıkımın eseridir. Geleceğine bakabilen, kendini geliştiren insanlar bu yıkımın içerisine kendilerini hapsetmeden amaçlarına, hedeflerine yönelik davranışlarda bulunmaya devam ederler. Ancak bir de bu yıkımın içinden çıkamayan insanlar vardır. Keşkelerden başını kaldıramayan, önünü göremez hale gelen, tüm dünyası keşkelere sıkışmış insanlar geleceklerini daha fazla o başarıya bir adım kala anlarına heba ederler.

Başarı öykülerinde hep pes etmemezlik görürüz. Mesele KFC restoranlar zincirinin sahibinin düşündüğü ağız tadına sponsor bulması için bine yakın kodamana gidip ürününü tanıttığını ve her seferinde geri çevrildiğini ama KFC restoranlarının sahibinin pes etmeden yeni kapılar çalmaya devam ettiğini, ürününe sponsor olabilecek baska insanları arayıp onlara başvurduğunu biliyoruz. Bine yakın başvuruda bulunduğunu ve hepsinde reddedildiğini söylüyor KFC restoranlar zincirinin sahibi. Diyelim ki 1000. başvurusunda restoran açabilmek için kredi ya da sponsor bulabilsin. KFC sahibinin 999. başvurusunda reddedilip pes ettiğini düşünelim.

“999 defa denedim ve başarılı olamadım daha neden deneyeyim ki” deseydi KFC sahibi bugün milyarlarca dolar değerinde restoranlar zincirine sahip olabilir miydi? Ya da şöyle söyleyelim. 999 defa sponsor başvurusunda bulundu ve pes etti. Yapmayı düşündüğü şeyden vazgeçti ve sıradan bir iş ile uğraşmaya koyuldu ya da memur oldu standart bir hayat sürmeye başladı aradan yıllar geçti. Bir gün şans eseri biriyle tanıştı ve o günler uğraştığı şeyden yeni tanıştığı ya da bir şekilde karşılaştığı adama bahsetti. Ve bu adam “o günlerde beni bulsaydın bu tarifini kesinlikle çok beğenirdim” ya da “bu tarife bayılacak çok zengin birilerini tanıyorum kesinlikle sana kredi sağlarlardı” dediğini düşünelim. KFC sahibi o an ne düşünürdü? Keşke 999 defa daha deneseydim demez miydi?

Günde iki saat ders çalışarak tyt, lgs, ales ya da kpss sınavına hazırlanan bir öğrenci istediği sonucu bir kaç soru ile kaçırdığında, söyleyeceği şey keşke günde 2 saat değil de 3 saat ders çalışsaydım olacaktır. Çünkü başarmak o öğrenci için sadece günde bir saat daha kendini adamaktır. Başarıya çok yakındır ancak başarının nerede gizlendiğini sınava hazırlanırken bilemez. Başarının belki de bizden bir dakika uzakta olduğunu düşünebiliriz.

İstediğimiz hayalini kurduğumuz hayat bir dakika sonra karşımıza çıkabilir, bir deneme sonra karşımıza çıkabilir. Yüz defa denedin olmadı ama başarının yüz birinci denemende saklı olup olmadığını bilemezsin. Denemeden bilemezsin. Bir dakika daha çalışıp sonucu görmeden başarının o fazladan bir dakika çabanda saklandığını bilemezsin. Vaktin varken bir daha dene, vaktin varsa bir dakika daha çalış.

Bir daha dene, bir dakika daha çalış.